Sayın Konuklar, Değerli Meslektaşlarım, Sevgili Öğrenciler

Hepinizi Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Yönetim Kurulu adına dostlukla selamlıyorum. Bilgisayar Mühendisleri Odamız tarafından düzenlenen ve bilgisayar mühendisliği alanındaki güncel gelişmeleri ve meslektaşlarımızın sorunlarını ele alacağımız bu kurultayda aranızda olmaktan kıvanç duyuyorum.

İlk ortaya çıktığı dönemden bu yana bilgisayarların boyutları küçülürken, hayatlarımızda kapladığı alan hızla büyüyor. Ülkemizde ilk olarak Karayolları Genel Müdürlüğü için kullanılan bilgisayar neredeyse bir oda büyüklüğündeyken, aradan geçen yaklaşık 60 yılda, artık hepimiz ceplerimizde birkaç tane bilgisayar taşır hale geldik.

1960 yılında kullanılan ilk bilgisayarla 63 kilometre uzunluğundaki Polatlı-Sivrihisar yolunun hesaplamaları yapılmıştı. Bugün artık bilgisayar-bilişim teknolojilerinin elinin değmediği bir alan kalmadı. Ulaşımdan haberleşmeye, eğitimden sağlığa, tarımdan denizciliğe kadar hayatımızın her alanında bilgisayar kullanılıyor.

Bilgisayarın hayatlarımızdaki yeri büyürken, bilgisayar mühendislerinin sorunları da giderek büyüyor. Az önce değerli Oda Başkanımızın da dile getirdiği gibi, Bilgisayar Mühendisleri eğitimden iş bulmaya, üretimden örgütlenmeye kadar pek çok alanda sorunlarla karşı karşıya. Bu kurultayın bilgisayar mühendisi meslektaşlarımızın sorunlarının çözümüne katkıda bulunacağına inanıyorum.

Sayın Konuklar, Değerli Meslektaşlarım,

Bildiğiniz gibi TMMOB ülkemizdeki mühendis, mimar ve şehir plancılarının hak ve çıkarlarını halkımızın çıkarları temelinde korumak ve geliştirmek, mesleki, sosyal ve kültürel gelişmelerini sağlamak ve mesleki birikimlerini toplum yararına kullanmalarının zeminini yaratmakla görevlidir.

Bu doğrultuda mesleki alanlarımızla ilgili gelişmelerin ve politikaların sosyal, siyasal, ekonomik ve kültürel boyutlarını derinlemesine kavramak, yorumlamak ve toplumu bilgilendirmek için bir dizi etkinlik düzenliyoruz.

İki yıllık çalışma dönemimizde Odalarımızla birlikte düzenlediğimiz 200’ü aşkın etkinlikte paylaştığımız bilgi ve birikimlerin toplum yararına hayata geçirilmesi için mücadele ediyoruz.

Yayınladığımız raporlarla, açtığımız kamu davalarıyla, düzenlediğimiz kongre-sempozyumlarla, yaptığımız açıklamalarla bilimin ve tekniğin halktan ve doğadan yana kullanılmasıyla başka bir dünyanın mümkün olabileceğini ortaya koymaya çalışıyoruz. Bugünkü etkinliğimiz de böylesi bir bakış açısının ürünüdür.

Bizler bilimin ve tekniğin halk için kullanılmasını benimsemiş bir örgütüz. Binlerce yıllık medeniyet birikimimizin ortak ürünü olan bilginin, tekniğin ve teknolojinin kamusal niteliğinin göz önünde bulundurularak halkın ortak çıkarı için kullanılması gerektiğini her fırsatta dile getiriyoruz.

Bilgi ve teknolojinin belirli kesimlere ait bir ayrıcalık olmaktan çıkartılarak kamusal bir nitelik kazandırılması aynı zamanda bilgi ve teknolojinin de sınırlarından kurtarılarak özgürleştirilmesi anlamına gelir.

Özgür bilim, yeni teknolojik gelişmelerin ve bilimsel buluşların en önemli şartıdır. Modern bilim nasıl ki ortaçağın skolastik düşüncesinin dar kalıplarının yıkılmasıyla geliştiyse, günümüzün teknolojisi de sermayenin kâr odaklı kalıplarından kurtulduğunda yepyeni bir boyut kazanacaktır.

Sayın Konuklar, Değerli Meslektaşlarım,

Bildiğiniz gibi, dünya bilim ve teknoloji alanında çok hızlı bir gelişim ve değişim süreci yaşamaktadır. Üretilen bilginin her 2-3 yılda ikiye katlandığı belirtilmektedir. Bilime ve teknolojiye hakim olan güçler dünyayı da egemenlikleri altına almaktadırlar. Bu nedenle gelişmiş ülkeler bütçelerinden mühendislik- bilim teknoloji ve eğitim alt yapısına ayırdıkları payı gün geçtikçe artırmaktadırlar.

Ne yazık ki, ülkemizde bu konuda gerekli çalışmalar yürütülmemektedir. 2018 yılı verilerine göre ülkemizde AR-GE harcamalarının Gayri Sahi Yurtiçi Hasıla içerisindeki payı % 0,96 seviyesinde iken OECD üyesi ülkelerin ortalaması % 2,36 dır.

Öte yandan, son 17 yılda ülkemizdeki üniversite sayısı iki kattan fazla artırılmıştır. Mühendislik bölümlerinde öğrenim gören öğrenci sayısında da benzer artışlar söz konusudur. Ancak eğitime ayrılan ödenekler, öğretim görevlisi sayısı ve üniversite koşulları gibi göstergelerde eşdeğer bir artış yoktur.

Devlet tarafından desteklenen Özel Üniversiteler nedeniyle yükseköğretim ticari bir faaliyet alanına dönüşmüştür. Ülkemizdeki yükseköğretim kurumlarının % 40’ı özel üniversitelerden oluşmaktadır.

Cemaat ve tarikatların yükseköğretim sistemindeki kadrolaşması, çalınan-servis edilen sorular, yandaşlar için özel tahsis edilen kadrolar gibi nedenlerle akademik kadroların niteliği düşmüştür. ODTÜ bünyesinde oluşturulan URAP’ın dünya çapındaki üniversitelerinin akademik performanslarına göre yaptığı sıralamada ilk 500 içinde hiçbir üniversitemiz yer almamaktadır. İlk 1000 içinde ise sadece 13 Üniversitemiz bulunmaktadır. Bunların tamamı da 1990 yılı öncesinde kurulan üniversitelerdir.

Eğitim-öğretimdeki teori-pratik uyuşmazlığı, öğretim elemanı eksikliği gibi genel sorunların yanında, eğitim programları, ders içerikleri, laboratuvar, derslik, kütüphane, bilgisayar donanımı, araştırma ve barınak olanakları birbirine göre oldukça büyük farklılıklar gösteren eğitim kuruluşları arasında ciddi bir nitelik farkı sorunu yaratmaktadır

Bu eşitsiz gelişme koşullarında ve ülkemiz mühendislerinin yatırımdan kopuk politikalarla geriye düşürüldüğü mesleki formasyonla, mühendislik hizmetleri ve ileri teknoloji isteyen yatırımlarda iş gücü istihdamı, gelişmiş ülkelerden Türkiye’ye doğru gerçekleşmekte, meslek uygulama alanlarımız gün geçtikçe daraltılmaktadır.

Sayın Konuklar, Değerli Meslektaşlarım,

Ülke olarak zor bir dönemden geçtiğimizi hepimiz biliyoruz. Yıllarca uygulanan rant temelli politikalar nedeniyle üretimi, yatırımı, sanayileşmeyi, bilimi, teknolojiyi, mühendisi ve insanı ikincilleştiren bir ekonomik yapı oluşmuştur.

Bugün yaşadığımız yüksek enflasyon, yüksek döviz kurları, aşırı borçluluk, kronik işsizlik ve sürekli zamlar, yanlış ekonomik tercihlerin sonucudur. Bu durumun acı toplumsal sonuçları arasında son günlerde sıklıkla duyduğumuz toplu intiharlar da bulunmaktadır. 

Bu noktada gerek duyduğumuz şey toplumsal kalkınmadır. Bunun için stratejik ön görüyle tüm alanlarda ve tüm sektörlerde uzun erimli ulusal-toplumsal çıkarları esas alan politikalar gerekmektedir.

Bilim ve teknolojide yetkinleşmeli; bunu ülke ölçeğinde refah sağlayıcı toplumsal ekonomik faydaya dönüştürmeli ve bu amaçla kapsamlı bir ulusal strateji belirlenmelidir.

80’li yıllardan bu yana özelleştirme, serbestleştirme, kuralsızlaştırma, finans ve rant uygulamalarıyla tahrip edilen ekonomik ve sosyal yapı, kamusal bir anlayışla yeniden ayağa kaldırılmalıdır.

Doğaya ve insan yaşamına saygı gösteren bir yaklaşımla üretim, sanayileşme, kalkınma tam istihdam ve toplumsal refah perspektifi benimsenmelidir.

Topraklarımız, yeraltı ve yerüstü kaynaklarımız, mühendislerimiz ve emekçilerimiz az sayıdaki türedi için değil, ülkemizin, toplumumuzun gelişmesi için seferber edilmelidir.

Bizler TMMOB olarak 70’li yıllardan beri sahip olduğumuz bilimsel-teknik aklı, sömürgenlerin değil halkın çıkarları için kullanmanın mücadelesini verdik, veriyoruz.

Bugün burada bizi bir araya getiren de, bilimsel-teknik alandaki gelişmeler ile birikimlerimizi paylaşmak ve toplum yararına kullanabilmektir. Ülkemizin ve dünyamızın geleceğinin biricik güvencesi olan bu kamucu anlayışı büyütmeye, yaygınlaştırmaya mecburuz.

Sevgili Arkadaşlar,

Sözlerime son verirken başta Bilgisayar Mühendisleri Odamızın değerli yöneticileri ve Hacettepe Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü olmak üzere, bu önemli etkinliğe emek veren tüm arkadaşlarımıza ve değerli bilgilerini bizimle paylaşacak bilim insanlarımıza teşekkür ediyorum.

Bilimin ışığıyla aydınlanmış eşit-adil bir ülkede ve barışın egemen olduğu özgür bir dünyada yaşamak dileğiyle TMMOB Yönetim Kurulu adına sevgi ve selamlarımı sunuyorum.

Emin KORAMAZ
TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı

23 Kasım 2019, Hacettepe Üniversitesi, Ankara